Araştırma: Yüksek Talep Gören Dini Gruplardan Ayrılanlarda Affetme ve Ruh Sağlığı İlişkisi
Yeni bir bilimsel araştırma, kökten dinci veya katı kurallı dini gruplardan ayrılan bireylerin ruhsal iyileşme sürecinde affetmenin nasıl bir rol oynadığını inceledi. Case Western Reserve Üniversitesi tarafından yürütülen ve Uluslararası Din Psikolojisi Dergisi’nde yayımlanan çalışma, bu tür topluluklardan çıkmanın yol açtığı manevi ve sosyal yaraları sararken, affetmenin bir şifa aracı olup olamayacağı sorusuna odaklandı.
Araştırma kapsamında, ultra-Ortodoks Yahudi cemaatlerinden ayrılmış 293 kişinin deneyimleri analiz edildi. Çalışmanın ortak yazarı ve aynı zamanda bu ortamda yetişmiş olan Yehudis Keller’a göre, elde edilen bulgular sadece belirli bir gruba değil, benzer yapıdaki birçok dini veya ideolojik topluluktan ayrılanlar için de geçerli ipuçları taşıyor.
Katılımcıların anlatıları, ayrılma sürecinin ne kadar derin izler bırakabildiğini gösteriyor:
-
Yaklaşık %40’ı fiziksel, sözlü veya cinsel tacize maruz kalmış ya da tanık olmuş.
-
%27’si uyumsuzluk nedeniyle aileleri tarafından reddedilmiş veya eğitim hayatından koparılmış.
-
%20’si ise saç stili gibi görünüşle ilgili küçük sayılabilecek “kurallara aykırı” davranışlar yüzünden toplum içinde aşağılanmış.
Araştırmacılar, bu ağır deneyimlerden sonra affetmenin iyileştirici etkisini psikolojik ölçeklerle test etti. Sonuçlar açıktı: Eski topluluğu affetmek, daha iyi ruh sağlığı ile doğrudan bağlantılıydı. Fakat ilginç bir ayrıntı daha vardı: Tanrı’yı affetmek ise daha karmaşık ve net olmayan sonuçlar doğuruyordu; bu, dini aidiyetin kişisel anlam dünyasında nasıl farklı bir yerde durduğunu gösteriyor.
Çalışmada dikkat çeken bir diğer bulgu da “travma sonrası büyüme” oldu. Yani, yaşanan acılara rağmen bazı bireylerin daha güçlü, daha anlamlı bir hayat inşa edebilmesi. Keller’ın deyimiyle, “Travma iyi bir şey değil, ama insanlar acının içinden küçük filizler çıkarabiliyor. Biz buna ‘betondaki çatlaklar’ diyoruz.”
Araştırmacılara göre affetmek, çoğu zaman sanıldığı gibi iyileşmenin son durağı değil, tam tersine yeni bir benlik, yeni bir anlam ve öz-şefkat inşa etme yolculuğunun bir parçası. Bu süreç sadece bir inancı değil, aynı zamanda bir sosyal dünyayı, bir aidiyet duygusunu kaybetmenin psikolojik izlerini taşıyor.
Keller’ın da vurguladığı gibi, bu çalışma, bir topluluğu terk etmenin sadece fikir değiştirmek olmadığını, bütün bir varoluş haritasını yeniden çizmek anlamına gelebileceğini gösteriyor. Affetme ise bu zorlu yolculukta, kişinin kendi içinde bulabileceği en güçlü iyileşme araçlarından biri olarak öne çıkıyor
Kaynak: 2025-Uluslararası Din Psikolojisi Dergisi
